Dans ilkçağlardan itibaren insanoğlunun sosyal yaşamın bir parçası oldu. İlk nefes ile başlayan “hareket” ise temelindeki ivme.
Tarihsel süreç içerisinde kutlamalarda, rituellerde kullanılan dans zamanla bir sanat dalı haline geldi. Her dönemde amaç ve ihtiyaçlar doğrultusunda yeni formlar aldı. Kimi zaman antik yunan heykellerinde olduğu gibi beden altın oran kaygısı ile şekillendirildi, kimi zaman ise batıda kaçanın özgürce kullanımın sağlayan rock’n’roll ile tabular yıkıldı.
Dansın adına tango dedik, salsa, rumba, oryantal, bale, halk dansları, modern, jazz dedik…her birinin kendi içinde adımları, kuralları, tarihi, hikayesi, karakteri var.
Şimdi ise biz “şimdi”nin dansına çağdaş diyoruz. Çağdaş dans bugüne dair bir gösterim sunma kaygısında. Bu alanda çalışan koreograflar, dansçılar eserlerini üretirken geçmişi form olarak bugüne taşımak yerine sahne üzerinde bugüne dair bir yaratımla var olmayı seçiyorlar.
Peki biz dansa nasıl bakıyoruz ? Dans deyince ne anlıyoruz ? Nerelerde nasıl dans ediyoruz ? Dans ederken neler hissediyoruz ? Bir dans izleyicisi miyiz ? “Bugün”ün dansını biliyor muyuz? Toplumsal hareket/dans belleğimizde neler var ?
Sanırım çoğumuzun belleğinde ilköğretim döneminde öğrenip icra etmek zorunda kaldığımız danslar bazı hareket serileri var. Bunlardan keyif almış mıydınız?
Sizi bilmem ama ben pek keyif almamıştım. Aynı durum çok isteyerek gittiğim bale kursum ve sonrasındaki dans eğitimim için de geçerli oldu. Şimdi dönüp baktığımda bunun farklı sebepleri olduğunu görüyorum. Hemen hemen her eğitim dalında olduğu gibi bu alanda da sınavlar, katı kurallar vb mecburiyetler arasına sıkışmış bir zaman, az yaratıcılık-çokça kıyas…
Acaba her bedeni olduğu gibi kabul edip, yaratıcılığı var olan potansiyel üzerinden geliştirecek bir dans eğitimi yaygın eğitimde çocuklarımız için mümkün mü?
Diğer tüm derslerde olmasına niyet ettiğimiz araştırmaya yönelik bir çalışma…
Bugün çoğu eğitim kurumunun vizyonunda eğlence, show, gösteriş ve süslü kıyafetlerden daha fazla yeri olmayan dans derslerinin ben çok daha fazlasını içerdiğine inanıyorum.
Çocuklar her şeyden önce şehir yaşamında fazla kullanmadıkları bedenleri ile ilişkiye geçiyor, onu fark ediyor; yapılan bireysel çalışmalar ve grup çalışmaları yaratıcılığı arttırdığı gibi özgüven gelişimini de destekliyor. Zaman tüketerek değil üreterek paylaşılıyorlar, birbirlerini izliyor, dinliyor, fikir alışverişinde bulunuyorlar.
Dilerim yakın zamanda bu alanda da gezegenimizde yaşanan bilinç yükselişi ve farkındalık etkisini gösterir ve biz eski kalıpları saygı ile geçmişimize teslim edip kendimizi yeniye bırakabiliriz. Zira “yeni”de “yenilenende” hayat var!
Lerna BABİKYAN
Dans Eğitmneni
Referans: http://www.yasamdansi.com/blog/category/yaratclkd7af89613f