Genelde aileler çocukların konuşmayı çok sevdiklerini, çok soru sorduklarını söylerler. Evet onların anlatacak çok şeyleri vardır fakat anne – babaların da günümüz şartlarında onları dinleyecek zamanları biraz azdır. Yoğun tempoda çalışan anne – babalar ya yakınlarına ya da yabancı bakıcılara çocuklarını teslim ederek gerekli desteği verdiklerini düşünürler. Bu süreç içerisinde çocuk genellikle yalnız oyun oynar ya da televizyonda izlediği çizgi filmlerde konuşmaları dinler, ilgisini çeken ve genellikle uygun olmayan kelimeleri hafızasına kaydeder, sonrasında kaydettiği sözcükleri cümlelerinde kullandığında ebeveynler ve öğretmenler olarak şaşırırız.
Televizyonun yanı sıra çocukların dijital bağımlılık gösterdiği bir başka nesne tabletler… Tabletlerin büyüklerdeki yan etkilerinin benzerlerini çocuklarda da gözlemleyebiliriz. Konuşmak zor gelir, soru sormazlar, konuşma bozuklukları ortaya çıkar, iletişim problemleri yaşarlar. Oysa çocuklar konuşmayı ne kadar severler, öyle değil mi?
Eve geldiğinizde, akşam yemeği sohbetinde çocuğunuzla o günün nasıl geçtiğini, o gün neler yaptığını sorabilir ya da sizin açtığınız herhangi bir konuda sohbet edebilirsiniz. Yemek sonrasında sakin bir aktivite seçebilir, kitap okuyabilirsiniz. Kitaplar çocukların yaş seviyelerine uygun ve ilgileri doğrultusunda olursa, o zaman değmeyin keyiflerine…
Kitap okurken çocukta merak uyandırmaya çalışabilirsiniz. Biz büyükler bile okuduğumuz kitabın kahramanıyla kendimizi özdeşleştiririz. Okurken küçük duraklar verip “sence bundan sonra ne olacak?” gibi sorular sorabilirsiniz. Kitap okuması bittikten sonra, doğru özdeşleşmenin sağlandığını öğrenmek için “kitabın kahramanının yerinde sen olsan ne yapardın? gibi soruyla konuşmayı devam ettirebilirsiniz.
Hayatınızdaki en özel varlığınız çocuklarınıza daha verimli, doğru ve kaliteli zamanlar yaratabilir, onların gelişimlerini siz de keyif alarak destekleyebilirsiniz.
Merve Deniz ÖZTÜRK
Anasınıfı Öğretmeni