İçinde bulunduğumuz dönem bizi evlerimize hapsetmiş ve hiçbir şey yapamıyormuş gibi hissettiriyor. Bu sürecin ne kadar süreceği ile ilgili bilinmezlik ise hepimizde kaygı yaratıyor. Hele de evimizde yaşamımıza eşlik eden tatlı, minik yol arkadaşlarımız, çocuklarımız varsa.
Hayatımız bir anda bu kadar değişmişken, bu süreci çocuklarımızla birlikte en sağlıklı biçimde nasıl atlatabiliriz?
Hadi beynimizin kaydet tuşuna basalım!
Geçtiğimiz günlerde nörobilim ile ilgili yaptığım bir araştırma sırasında Prof. Martha Burns’un bir TED konuşmasına rastladım. Konuşmasında “Neden bazı kişilerin öğrenme isteği diğerlerine göre daha fazladır?” sorusuna yanıt veriyordu. Bunun sebebi bilginin saklanmasını sağlayan küçük bir kimyasal: DOPAMİN. Aynı konuşmasında Martha Burns dopamini şu şekilde açıklamıştır:
“Yeni şeyler öğrenmek bir maceradır, ödüllendiricidir ve beyinde o yeni bilgiyi saklamanız için dopamin seviyesi artar. Dopamini beyindeki “kaydet tuşu” diye anarım. Bir etkinlik ya da deneyim sırasında dopamin mevcut olduğunda o bilgi aklımızda yer eder, yoksa hiçbir şey akılda kalmaz gibi görünür.”(Akt. Aysel Keskin)
Çocuklar sürekli bir öğrenme halindedir. Etrafındaki her şey çok yenidir. Dünya keşfedilecek şeylerle doludur ve kayıt tuşları çoğunlukla aktiftir. Bu yüzdendir ki çocukluk anılarımız, yaşımız ne kadar ilerlerse ilerlesin en berrak ve en özlem duyduğumuz anılarımızdır. Ancak içinde bulunduğumuz durumda günün tamamını aynı evde, belki çoğunlukla aynı odada, sadece ailemizi görerek geçiriyoruz. Yeni olan bir şey çocuklar için bile yok gibi görünüyor. Kelimenin tam anlamıyla sıkılıyoruz. İşte tam burada muhteşem bir hazine odasının kapısının önünde duruyoruz ve “sıkılmak” bizim anahtarımız. Anahtarı çevirip bir omuz atarsak o hazineye ulaşacağız. Sıkılmanın bir adım ötesine geçmek, bakış açımızı değiştirecek ve her zaman gördüğümüz şeylere farklı bir bakış açısı ile bakmamızı sağlayacak. Örneğin; balkonumuz oldukça boş neyle renklendirebilirim? İstersem çiçek dikmeyi öğrenirim, istersem de duvar boyamayı. Çiçek dikeceksem hangi toprağa hangi çiçeği ekmeliyim? Güneşe mi yoksa gölgeye mi koymalıyım? Boyamaya karar verdiysem hangi boyayı hangi fırçayla uygulamalıyım? Duvara desen yapmanın kolay bir yolu var mı? İşte yeni bir tecrübe ve aktifleşmiş bir kaydet tuşu. Bu işin sonunda harika bir eser çıkmayabilir ama o zaman da bu işin nasıl yapılmayacağını öğreneceğiniz kesin.
Kendinizi kutlamalısınız çünkü balkonunuz hayalinizdeki gibi olsa da olmasa da çok önemli bir iş başardınız: çocuğunuza ilham olmak. Bizim sahip olduğumuz değer ve yargılarımız, bakış açılarımız çocuklarımızı doğrudan etkiler. Hele de böyle sürekli bir arada olduğumuz dönemde bu kaçınılmaz. Eğer çocuğunuzda sizinle birlikte bu sürece dahil olursa çevresine farklı bir gözle bakabilmeyi, üretebilmeyi, sonucu değerlendirebilmeyi keşfeder. Belki de sonrasında siz onun oyuncaklarını toplamak için ihtiyaç duyduğu bir kutu yapımına eşlik edersiniz ya da birlikte hiç kimsenin daha önce görmediği bir uzay gemisi hayal edip evdeki malzemelerle bir uzay gemisi tasarlarsınız. Bunu yaparken uzay aracına demir kaşıktan yapmayı düşündüğünüz düğmeleri kartona yapıştırmanın zor olduğunu keşfedersiniz.
En önemlisi de beyninizin kaydet tuşuna basılı olduğu anlarda daha fazla birlikte olduğunuz karelere sahip olursunuz.
Zehra Arda Yağız
Okul Öncesi Öğretmeni
KALEV Eğitim Kurumları