Günümüz çocuklarının beslenme alışkanlıklarını oldukça etkileyen ve çok az kişinin değindiği bir etken vardır; son yıllarda aile yapıları ve çalışma alışkanlıklarında yaşanan değişimler. İnsanlık tarihi boyunca yemek yemek önemli bir toplumsal olaydır ve yemek geleneklerine halen önem veren ülkelerde yemekten alınan lezzet, yeme koşulları ile ilişkilendirilmiştir: hazırlama ve sunum, aile toplantıları ve sofra sohbetleri… Ancak gelişmiş uluslarda yemeğin hazırlanması yalnızca paketi açmak ve gerekiyorsa mikrodalgayı çalıştırmaktan ibaret hale geldikçe, yemek yemek giderek yalnız başına yapılan bir aktiviteye dönmüştür.
2005 yılında Birleşik Krallık’ta 2000 aileye uygulanan bir anket, ailelerden %20’ sinin birlikte hiç sofraya oturmamış olduğunu (!), geri kalanların dörtte üçününse yemeklerini televizyon izlerken yediğini ortaya çıkardı. Daha da ötesi, çoğunlukla aile fertleri aynı televizyonu bile izlemiyorlardı. Birlikte yemek yemekten yalnız yemek başına yemeye doğru bu toplumsal değişim, elektrik hızıyla gerçekleşen birçok başka kültürel değişimin ikincil etkisi olarak neredeyse yorum yapmaya bile izin vermeyecek kadar kısa sürede gerçekleşti.
Birlikte yenen yemeklerin yok olması bir sürü probleme neden oluyor. En başta aile yemekleri, ebeveynlerin istedikleri bir davranışa örnek oluşturmak için fırsat yaratıyordu; sofra adabı, karşındakine saygı duyma, çatal bıçak kullanımı, yemeklerin tadına bakma gibi.
2005 yılında bir restoran zincirinde yemek yiyen ergenlik öncesi 1000 çocuk arasında yapılan bir ankete göre, çocukların %20’si çatal bıçak kullanmak yerine parmaklarını tercih ediyor, %49’u yalnızca çatal kullanıyor ve %75’i yemeğin sonunda çatal bıçaklarını yan yana bırakmıyor. Sosyal psikolog Pat Spugin’in ifade ettiği gibi sofra adabının önemli bir sosyal amacı vardır; ‘Bir masada oturup davranışlarınla kendini gülünç duruma düşürmemek, bir şeye uzanıp alırken insanların üzerine doğru eğilmemek, son kalan patatesi almamak ve başka insanlarla beraber olduğumuzu unutmamak, insanlara mahcup olmamayı başarabilmek, önemli bir sosyal beceridir.’ Ayrıca aile yemekleri sosyal gelişimi de etkiler; yetişkinlerin ve çocukların sohbet etme fırsatlarının giderek azaldığı bir dünyada düzenli olarak beraberce yenen yemekler o gün olanlar hakkında konuşmak, gelecek için aktivite planları yapmak adına ideal bir fırsattır.
Aile yemekleri aynı zamanda çocukların sağlığını da olumlu etkiler. Sofraya beraberce oturup yenen yemekler elbette ki anne babaların çocuklarının ne yediklerini ve ne zaman yediklerini denetleyebilmelerine, aşırı yemek seçme sendromunun önüne geçmelerine ve böylece çocukları abur cubur yemekten uzak tutmalarına da yardımcı olur. Aşırı yemek seçme alışkanlığını önlemenin en iyi yolu eğer mümkünse çocuğun erken yaşta olabildiğince fazla çeşit yemek yemesini sağlayarak sorunu baştan engellemektir. İtalya’da ayrıntılı ve uzun bir geçmişi olan bir bebek beslenme alışkanlığı vardır: onları sütten kesip değişik lezzetlere yönlendirmek. Bu gayet mantıklı bir yaklaşımdır. Ebeveynler çocuklarının beslenmelerini ilk birkaç yıl kontrol altında tutabilmektedirler ve çocuklar genelde iki yaşından sonra yemek seçmeye başlarlar. Evrim biyologları çocukların tam da bu noktada, tanıdık olmayan yiyeceklerin zehirli olabileceğinin farkına vardıklarını belirtiyorlar, pazarlamacılar ise bize bu yaşın markaların farkına vardıkları yaş olduğunu söylüyor.
Çocuklar abur cubur yemeye bir kez bağımlı hale geldiklerinde yeme alışkanlıklarını değiştirmek çok daha zorlaşır ve özenli bir sağduyu olmazsa ebeveynlerin çabaları ters tepebilir. İşte abur cubur bağımlılarını detokslamak için özel bir savaş planı, fakat bunun başarıya ulaşması için ebeveynlerin şu üç ana kurala uyması gerekmektedir:
1. Öğün saatleri keyifli olmalıdır.
2. Herkes aynı yemeği yemelidir. Kişiye özel menü olmamalıdır.
3. Çocuklara sunulacak seçeneklere ebeveynler karar vermelidir.
Abur Cubur Tüketiminin önüne geçmek için;
Öncelikle bu durumun biraz zaman alacağını unutmayarak işe başlamalısınız!
1. Yeni yiyeceklerden ve çocuğunuzun sevdiği yiyecekler arasında en sağlıklı olanlarından oluşan bir karışım sunun. (ev yapımı burger, ev yapımı makarna sosu, ev yapımı balık köfte gibi yemeklerle geçiş sağlayın)
2. Başlangıç olarak yeni yiyeceklerden ‘bir parça tattırın’, bütün bir porsiyon vermeyin, porsiyonların miktarını çocuğunuza göre düzenleyin( sizin doyduğunuz porsiyon miktarı ile onunki aynı olmayacaktır.) Eğer yemeği sevmezse ısrar etmeyin, bir ay sonra yeniden denettirebilirsiniz.
3. Yemeği mümkün olduğunca çekici şekilde servis edin. Pazarlamacıların taktiklerini kullanın, yiyecekleri ilginç şekillerde kesin, tabaklara resimler yapın, yemeklere özel isimler takın, peynirli eğlence, şefin fişi (fish-balık) gibi)
4. Çorba, yahni, güveç, püre, meyveli yoğurt gibi seçenekler sevilmeyen sebzelerin gizlenmesi için harikadır.
5. Çocuğunuzu zorla ya da rüşvetle yemek yedirmeye çalışmayın.
6. Taze meyveler sağlıklı birer tatlıdır. Meyveleri soyup şekiller vererek, pişirerek (fırınlayarak veya komposto yaparak) veya meyve salatası halinde servis edebilirsiniz.
Afiyet olsun 🙂
Psk. Duygu KURULAY
Psikolojik Danışman
Sue PALMER- Modern Dünyanın Çocuklar Üzerindeki Zararlı Etkileri kitabından derlenmiştir.