Öğrenme kavramının en yalın tanımı “Yaşantı sonucu oluşan davranış değişikliği” olarak ifade edilebilir. Çocuk doğduğu andan itibaren çevresi ile etkileşimi sonucunda hayat hakkında pek çok bilgiyi öğrenir. Çocuk öğrenmeye meraklıdır. Her şeyi ellemek, tatmak, görmek, işitmek, koklamak ister. Çevresiyle etkileşimi ne kadar zengin olursa o derecede yaşantı kazanmış olur. Yani çocuk fiziksel olarak aktif olduğu, denediği ve keşfettiği zaman öğrenir. Yaşayarak öğrendiğimiz deneyimlerimizi de unutmamız zor olur. Okumaya devam et “Yaşayarak Öğrendiklerimizi Unutmayız…”
Etiket: child
Şimdi Okullu Olduk, Sınıfları Doldurduk…
Çocuk için okula başlamak yeni bilgiler edineceği yepyeni bir dünyanın başlangıcıdır. Öğrenme ve sosyal yönünün yanı sıra duygusal açıdan da çocuk için büyük bir değişikliktir. İçine doğduğu ilk sosyal çevresi olan ailesinden ayrılarak yeni ilişkiler kuracağı bir gruba girmektedir.
Çocukların kişiliklerinin ve bireyselliklerinin biçimlenmesinde, ev ve okul çevresindeki kişilerle etkileşimlerinin büyük rol oynadığı bu dönem oldukça önemlidir. Bu süreçte çocuklar kadar ebeveynlerde çok heyecanlanır. Günler öncesinden okul hazırlıkları başlar. Çantalar, kıyafetler alınır. Okul hayatıyla yeni tanışacak çocuk ve ebeveynler için yaşanan bu tatlı heyecanın yanı sıra birçok belirsizlik de vardır; ‘Çocuğum ilk gün ağlayacak mı?’ Arkadaşları ile uyum sağlayacak mı? ‘Sorumluluklarını yerine getirebilecek mi?’ gibi pek çok soru ailelerin kafasını meşgul eder. Okumaya devam et “Şimdi Okullu Olduk, Sınıfları Doldurduk…”
Yazın Öğrenmeye Ara Verince Neler Oluyor?
Çocukların iple çektiği yaz tatilinde eğer gerekli tekrar aktiviteleri ya da yeni öğrenme ortamları sağlanmazsa, neler olabileceğini aşağıdaki istatistiklerde de görebiliyoruz. Zaten hepimizin bildiği öğrenmeye ara verilince öğrendiklerinizi unutursunuz gerçeğinin rakamlarla ortaya konulduğu bu çalışmada aslında durumun sandığımızdan daha ciddi olduğu çok açık.
Öyleyse ne yapmalıyız?
Sene içinde verilen emeklerin büyük oranlarda çöpe gitmesini bir nebze olsa da engelleyebilir miyiz?
Hem de tatilin keyfini çıkarmaya ara vermeden?
Yaz Tatili Süresince Öğrenme Kaybını Engellemek için 10 Öneri:
Aşağıdaki tabloda haftada 2-3 saatin öğrenme kaybını önlemek için yeterli süre olduğunu söylüyor. Bunu günde 20 dakika olarak düşünelim. Küçük çocuklar için 20 dakikayı da 10’ar dakika olarak ikiye bölebilirsiniz.
Günde 20 dakika ile bu tabloya meydan okuyabilirsiniz!
Peki deniz, kum, güneş ve oyundan 20 dakika bile olsa uzaklaşmaları için ne yapabiliriz?
İşte size birkaç öneri:
1. Her gün en az 10 dakika kitap okuduğundan emin olun. Bundan keyif alması için doğru kitabı seçmesine yardımcı olabilirsiniz. Okuduğu şey ona keyif vermiyorsa bir işkenceye dönüşür! 5 Parmak Testini görmek için resmin üstüne tıkayın.
2. Bir araştırmaya göre günde 20 dakika kitap okuyan bir çocuk, 6. sınıfın sonuna geldiğinde 1.800.000 kelime öğrenmiş oluyor! Her yerde kolaylıkla bulabileceğiniz mutfak zamanlayıcıları ile bu aktiviteye biraz motivasyon ekleyebilirsiniz.
3. Okumayı sadece kitaplarla sınırlandırmak durumunda değilsiniz tabii, raflarda birbirinden ilginç ve eğitici dergiler de mevcut!
4. Pasif zamanları değerlendirin! Arabada, plajda ya da yemeği beklerken, okuldan eve getirdiği ders kitaplarından ya da defterlerinden birini çocuğunuza verebilir ve göz atmasını isteyebilirsiniz.
5. En iyi tekrar yöntemlerinden biri ANLATMAKTIR. Göz gezdirdiği yerlerden size ilginç olanları anlatmasını isteyebilirsiniz ya da bir soru sorarak hafızasını tazelemesini.
6. Tabloda matematikle ilgili acı gerçekleri gördük. Matematiği her fırsatta hayata katmaya çalışın. Bu etrafınızdaki nesneleri saymak da olabilir, yemek sırasında basit bir problem yaratıp çözmeye çalışmak da! Aşağıdaki internet sitesi eğlenceli matematik oyunlarıyla dolu, bir göz atmak isteyebilirsiniz.
7. Kulağa sıkıcı gelebilir ama bir günlük tutmasını sağlayın. Eğer böyle bir ödevi varsa ne ala; yoksa da her gün yazması bir zorunluluk değil, istediği zaman yazmasını sağlayın. Bugün bunu yaptım yerine, o gün olan en ilginç olayı anlatmasını ya da öğrendiği bir bilgiyi paylaşmasını isteyin. Ayrıca günlükler hedefleri yazmak için de bir araç olabilir. Bugün şunu gördüm ve yaz sonunda bununla ilgili şunu yapacağım gibi.
8. Araştırmalar yaz süresince haftada bir kez yapılan yaratıcı yazı çalışmalarının önemini vurguluyor. Bu linki tıklayarak, yabancı kaynaklardan derlenmiş birbirinden harika yazı yazma örneklerine ulaşabilirsiniz!
9. Haftada en az bir geceyi ‘oyun’ gecesi ilan edin. Scrabble, Bingo, Adam Asmaca ya da kart oyunları gibi oyunlar oynayın. Oynadığınız tüm oyunlar eğitici olsun – çocukların bunu bilmesine gerek yok!
10. Çocuğunuzun okula döndüğünde anlatacak hikayeler topladığından emin olun. Yaza eğlence katın, farklı yerler gezin, araştırmalar yapın. Bunları günlüğüne yazmasını isteyin, yanına da o günü temsil eden minik bir resim yapmasını isterseniz yaz tatilinde sanatçı ruhun yanınızdan ayrılmamasını da sağlamış olursunuz.
Yasemin İSLAH
İngilizce Öğretmeni, Öğretmen Eğitmeni
Tiyatronun Çocuk Üstündeki Etkileri
Tiyatro kelimesi Yunanca “Theatron” yani seyirlik alan kelimesinden gelmektedir. Dilimize ise İtalyanca “Teatro” kelimesinden geçmiştir. Tiyatro; bir sahnede bir olayın oyuncuların jest ve mimikleriyle sergilenmesidir ve bir sahne sanatıdır. Hümanist bakış açısına göre tiyatro insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatıdır.
Tiyatronun tarihi M.Ö. 10000’lere dayanmaktadır. O dönem insanlarının mağara duvarlarına yapmış oldukları resimlersen bunu anlamaktayız. O dönemde insanlar mağaralarda komün hayat yaşamaktadırlar. Erkekler avlanmak için dışarı çıkıp avlandıktan sonra mağarada avlanma olayının nasıl gerçekleştiğini göstermek amacıyla bu olayı sergilerler. İlk kostümler ise bu avlanma olayındaki avlanan hayvanın postları olmuştur. Okumaya devam et “Tiyatronun Çocuk Üstündeki Etkileri”
Resimli Kitaplarla İngilizce Öğrenmek…
Her yıl binlerce resimli çocuk kitabı basılıyor ve baktığınızda kitapçılardaki çocuk bölümleri, en iyi ressamlar tarafından hazırlanan eski ya da yeni sevilen kitapların muhteşem seçeneklerini sunuyor. Ana dili İngilizce olup da bu kitapların tadını çıkaran çocukların yararlandığı bu olanaktan İngilizceyi ek bir dil olarak öğrenen küçük çocukların da yararlanmaması için hiçbir neden yoktur. Fakat yabancı kaynaklar ana dili İngilizce olan çocuklara yönelik hazırlandıkları için kitap seçiminde biraz dikkatli davranmak gerekiyor. Yani çocuğunuzun yaşına uygun gibi görünen bir kitap İngilizce seviyesi olarak yüksek olabiliyor. Bu yüzden çocuğunuzun yaşına göre değil de kitabın içeriğine göre seçim yapmanız faydalı olacaktır. Kitabın mutlaka içine bir göz atın, kelime ve cümle seçimlerine bakın; okuduğunuzda anlayabilecek mi onu tartın. Bazen kitaptaki cümleler, kelimeler direkt okuduğunuzda anlaşılması zor olabilir, ama bu kez siz okuduktan sonra sadeleştirerek tekrar anlatım yapabilirsiniz. Ya da okumayıp, resimler üzerinden anlatım yapabilir, görseller üstünden konuşabilirsiniz. Ama İngilizceden Türkçeye çeviri yapmadığınızdan emin olun. Çeviri yapmak, çocuğu Türkçe düşünmeye yönlendirecektir. Okumaya devam et “Resimli Kitaplarla İngilizce Öğrenmek…”
Abur Cubur… Hapur Hupur…
Günümüz çocuklarının beslenme alışkanlıklarını oldukça etkileyen ve çok az kişinin değindiği bir etken vardır; son yıllarda aile yapıları ve çalışma alışkanlıklarında yaşanan değişimler. İnsanlık tarihi boyunca yemek yemek önemli bir toplumsal olaydır ve yemek geleneklerine halen önem veren ülkelerde yemekten alınan lezzet, yeme koşulları ile ilişkilendirilmiştir: hazırlama ve sunum, aile toplantıları ve sofra sohbetleri… Ancak gelişmiş uluslarda yemeğin hazırlanması yalnızca paketi açmak ve gerekiyorsa mikrodalgayı çalıştırmaktan ibaret hale geldikçe, yemek yemek giderek yalnız başına yapılan bir aktiviteye dönmüştür.
2005 yılında Birleşik Krallık’ta 2000 aileye uygulanan bir anket, ailelerden %20’ sinin birlikte hiç sofraya oturmamış olduğunu (!), geri kalanların dörtte üçününse yemeklerini televizyon izlerken yediğini ortaya çıkardı. Daha da ötesi, çoğunlukla aile fertleri aynı televizyonu bile izlemiyorlardı. Birlikte yemek yemekten yalnız yemek başına yemeye doğru bu toplumsal değişim, elektrik hızıyla gerçekleşen birçok başka kültürel değişimin ikincil etkisi olarak neredeyse yorum yapmaya bile izin vermeyecek kadar kısa sürede gerçekleşti. Okumaya devam et “Abur Cubur… Hapur Hupur…”
Being Bilingual…
A recent article in the New York Times reported that bilingual children even have superior social skills when compared to their single-language learning peers. By learning two languages, we are providing the brain with opportunities to build executive functioning and working memory skills, which are the foundational skills underlying organization, focus, and reading abilities. These are the skills that help a child succeed in reading, writing and problem solving tasks.
Supporting your child at home making English part of your everyday life
If you know English you need to create an English environment and lifestyle, as much as possible . Even if you don’t speak your child’s new language, you can continue to support your child at home. Learn with your child, so that you can point out things throughout the day, and allow your child to be the teacher. Okumaya devam et “Being Bilingual…”
Çocuklukta alınan müzik eğitimi yetişkin dönemde beyni nasıl geliştirir?
Northwestern Üniversitesi’nin yaptığı çalışmalara göre çocukluk dönemindeki ufak bir müzik eğitimi bile uzun vadede sesleri dinleme ve karmaşık sesleri ayırt etme konusunda yetişkin beyin fonksiyonlarını geliştirmektedir.
Geçtiğimiz on yılda müziğin beyindeki rolü bilimde popüler bir tartışma konusu olmuştur. Son dönemde yapılan araştırmalar ise enstrüman çalan bir çocuğun birkaç sene sonra enstrümanı bırakınca ne duruma geldiğini direkt olarak gözler önüne seriyor.
Yaşıtlarına göre çocukluğunda 1 ila 5 yıl arası müzikal eğitim almış yetişkinler ile hiç müzik eğitimi almamış yetişkinler karşılaştırıldığı zaman eğitimli olanların beyinlerinin karmaşık seslere verdiği tepkilerin daha gelişmiş olduğunu, ses sinyallerinin temel frekanslarını çekip çıkartabildiklerini görüyoruz. Temel frekans –ki sesin en düşük frekansıdır– konuşma ve müzik algısı için çok önemlidir. Bu algı, gürültülü ortamlarda sesleri algılamaya ve ayırt etmeye izin verir. Okumaya devam et “Çocuklukta alınan müzik eğitimi yetişkin dönemde beyni nasıl geliştirir?”
Oyun, Drama ve Çocuk…
Drama oyunla tiyatro arasında her iki etkinlikten de ortak özellikler taşıyan bir öğrenme yoludur. Dramanın bu iki türle ortak özellikleri olduğu gibi bunlardan ayrışan yanları da vardır. Buradan yola çıkarak oyun ve dramanın çocuk için ne kadar önemli birer öğrenme yolu olduğunu anlamak için öncelikle oyun kavramının ne olduğunu bilmek ve drama ile ortak ve ayrışan özelliklerine bakmak gerekir.
Oyun
Okul öncesi dönemde oyun çocuklar için çok önemli bir yer tutar. Çünkü oyun çocukların dünyayı, olayları, çevresini, kendisini anlamasında onlara yardımcı olmaktadır. Dolayısıyla oyunun çok çeşitli tanımları yapılmıştır;
Çocuğumuzun Yaşamında İletişim Engelleri Oluşturuyor muyuz?
Çocukluk çağı bir süreçtir. Bu süreçte bir çocuk sürekli değişim içinde yetişir, büyür, gelişir… Peki, biz yaşamımızın bu en güzel, özel filizi gelişirken onu nasıl koruyup kollamaya çalışıyoruz acaba…
Gelişimi, güçlenmesi, tüm etkenlere dirençli olabilmesi için ona kazandırdıklarımız, kattığımız değerler acaba onu olumlu mu beslemekte? Biz yetişkinler, yapılandırma ve yönlendirmelerimizi yaparken, çocuklarımızı tanıyor muyuz, anlıyor muyuz? Başka bir bakış açısıyla, kazandırmak istediklerimizle, onların yüreklerine dokunmuş oluyor muyuz?
Hep en iyisi olsun diye düşünürüz. Sıradan olmasınlar isteriz. Bunu isterken, yaşamını, hayata bakışını ve en önemlisi arkadaş ilişkilerini etkilemiş olmaz mıyız? Yaşamla mücadele etmesini, zorluklardan yılmamasını, güçlüklere direnci, insan sevgisi ve değerleri nasıl verebiliriz veya ne yapmamalıyız ki onlar üzerindeki etkilerimiz hep olumlu yönde olabilsin?
Okumaya devam et “Çocuğumuzun Yaşamında İletişim Engelleri Oluşturuyor muyuz?”